22 Nisan 2009 Çarşamba

Festivalin Ardından..

Bu seneki festivalde bitti işte. Ellerinde kitapçıklarıyla sinemaların önünde bekleyen etrafta filmlere koşuşturan insanları görmek için bir sene beklemek gerekecek .
İşte bu sene izlediğim filmlerden küçük izlenimler ,

Sessiz Kaos ,Bence çok sevimli bir filmdi .Nanni Moretti'nin daha önce Dear Diary'isini seyretmiş onuda sevmiştim. Bu kez sadece oyunculuk yeteneğini sergilemiş yönetmen .Acıtasyon yapmadan çok sevimli diyaloglar ile sürdü film .En sevdiğim anektodlar ise kendi kendi yaptığı listelerdi . Bir daha gidilmeyecek yerler listesi v.b :))
Üstadlar Kahvesi ,Buena Vista Social Club’un Arjantin versiyonuydu. Seyrederken orada olmalıyım ,tango yapmalıyım diye hissettim. Arjantininin birbirinden ünlü ve sevimli Tango müzisyenlerini keşfedip müzik ziyafeti ile sinemadan çıktım .

Absürdistan ,Filmin yönetmeni tamamen bizim Şalvar Davasından etkilenmiş. Film bir anlatıcı tarafından anlatılıyorPek fazla diyalog yok . İzlenmez diyemiyeceğim ama bizim Şener Şenimizin muhteşem performansı varken defalarca Şalvar Davasını izlemeyi tercih ederim .


Der Baader Meinhof Komplex; O dönemin birde Almanlar üzerindeki etkilerini görelim gibi birşey benim için . Tarihi gerçekler çarpıcı etkileyici olmasını sağlıyor tabii .Ben sevdim.
Rembrant ;İtham Ediyorum .İginç bir belgeseldi. Aslında gördüğümüz onca önemli resim şahaserinin sadece gördüklerimizde ibaret olmadığını ,resim okumanında ayrı bir ihtisas alanı olduğunu. Amsterdamda Gece Bekçisinin önünde geçirdiğim 10 dkyı film boyunca hatırladım ve yönetmenin yorumlarını ağzım açık seyrettim. Aaa burası da bunu mu ifade ediyormuş diyerek .En ilginç iddia ise Rembrandt’ın bu eseri yaptıktan sonra eserdeki ailelerin komplosu ile bütün mal varlığını kaybetmesi ve borca girmesiydi ..


Kara Altından Altın Mikrofona ; Samimi fakat acemiydi bence. Festivali belkide bu türde iyi bir belgeselle açmanın etkisi vardı belki ama ne biliyim beni çok gaza getirmedi. Ki ben gerçekten bir Altın Mikrofon sevenlerindenimdir. Belgesel boyunca iki bilemedin üç parça grubun şarkısı vardı .Benim cdlerde bile 6 parçası var Türkiye Petrolleri Batman orkestrasının canımm .Ama yine böyle şeyleri yapmaya başlamamız çok güzel .O zamanlarda yapılan müzik kesinlikle böyle belgesellerle ölümsüzleştirilmeli .Tabi bu tip işlerde bütçede önemli bir unsur kabul ediyorum .

Rumba ; Aslında kötü değildi ama ben daha farklı kurgulamıştım kafamda .Ben az diyalogu olan filmleri pek sevmiyorum sanırım .Biraz Charlie Chaplin’e gönderme yapan ama güzel görüntülere ve kadife sesli sanatçıların (Sezen Cumhur Önal gibi oldu ama :)) latin parçaları eşliğinde bir filmdi işte ..

Bizim Türk filmleri ,Sonbahar ve Pandora’nın Kutusuna gelince .Yapılmamış ya da işlenmemiş konular değil açıkçası .Seyrettim seyretmesine ama beni çok etkileyen birşeyler olmadı .Seneler geçtikçe Türk filmlerinin sayısının artması çok güzel .Festivalinde de daha çok yer vermesi daha güzel ..

Bu arada bu sene bir fire verdim malesef. Son gün saatlere bakmadan o kadar yanlış seçim yapmışımki gün içerisinde ikinci bir dört saatlik beklemeyi gözüm yemediğinden Nazım’ın Küba Seyahatine gidemedim. Umarım NTV bu belgeseli yayınlar.

Bu sene reklamlarda kullanılan slogan gibi bazı şeylerin kalıcı olduğunu bilmek güzel .29.Film festivali çabucak gel :))

Hiç yorum yok: