30 Kasım 2008 Pazar

Amsterdam'ın Müzeleri

Amsterdamda daha önce burada söylediğim gibi birçok müze var.Ben müze kartınında geçerli olduğu müzelerde listemi tamamladım .Sadece gitmek istediğim bir müze kaldı onuda gidince anlatacağım .

İşte beni etkileyen müzeler diğerlerine gidip gitmemek size kalmış .Müze kartının geçerli olduğu listeye buradan ulaşabilirsiniz.

Van Gogh Müzesi , O muhteşem eserlerini neredeyse burnunuzun dibinde görmek gerçektende büyüleyici. Eserleri gördükçe insan o kadar etkileniyorki .Kitaplarda karpostallardaki görüntüler bir hiç inanın .Mutlaka görülmesi gerekiyor bence ..


Amsterdams Historisch Museum ,Amsterdamın ilk kuruluş yıllarından günümüze kadar olan tarihçesi anlatılıyor. Tablolar ve müzenin sunumu çok hoşuma gitti. Kent muhafızları galerisini ücretsizde gezebiliyorsunuz .

Rembrandt House ,Rembrantın yaşamını sürdürdüğü ev.Bir çok eseri de evin içinde sergileniyor.



Rıjksmuseum , Hollanda sanat tarihini bütün önemli koleksiyonu bu müzede toplanmış. Yalnız bu aralar müzenin büyük bir kısmı tadilatta ama yinede Rembrandt’ın en önemli eserlerini

Nieuwe Kerk ,Amstedamın her yanı ee tabi doğal olarak kilise ile dolu. Ben en çok Nieuwe Kerki sevdim .Zaten kilise Dam meydanında olduğundan bulmak için efor sarfetmenizede gerek yok .Burada hemen hemen önemli kiliselerin içinde ayrıca sergilerde oluyor . Stedelejik Museum tadilatta olduğundan eserleri yakında Nieuwe Kerk'in içinde..

Bu müzelerin hepsine birden gitmeyi düşünüyorsanız mutlaka müze kartı alın.Şu anki giriş fiyatları ile 15 Euro karda olursunuz.

29 Kasım 2008 Cumartesi

Cubop City Big Band& Andy Gonzalez




Bugünlerde havalar gerçekten soğuk .Yılın ilk karını geçen hafta gördüm bile.Soğuğu sevmiyorum ben ya.Bir arkadaşımdan öğrendiğim göre insan hangi mevsimde doğarsa o havaları severmiş .Gerçekten de doğru kimin üzerinde bu tezi denediysem tuttu.

Bende bu kış günlerinin etkisini üzerimden atmak için dün gece bir Latin jazz konserine gittim. Cubop City Big Band &Andy Gonzalez. Aslında grubun çoğunlu Hollandılardan oluşuyordu .Ama başrollerde tabiki Latin Amerika. Konser boyunca Latin müziğin krallarından Tito Puente’nin parçalarını çaldılar. Benimde böylece biraz içim ısındı.Güzeldi...

26 Kasım 2008 Çarşamba

Fifteen Amsterdam

İstanbuldayken önce BBC food sonra Show plus sayesinde sıkı bir Jamie Oliver izleyiciydim . Jamie's at home ,Jamie's Great Italian Escape,Jamie School Dinners derken en son olarak hiçbir işe yaraman İngiliz gençlerini kurtarma projesi olan Jamie's Kitchenda Fifteen Restarurant projesini defalarca izledim herhalde .
Buraya geldiğimde birde öğrendim ki o restaurant zincirinin bir halkasıda Amsterdamda .
Zira Amsterdamda anladığım kadarıyla Jamie çok seviliyor. Bütün kitapçılarda onun kitapları,Marketlerde ya da mutfak eşyaları satan dükkanlarında yok Jamienin mugı,bıçağı ,önlüğü, bilumum aksesuarı bulunmakta.
Yani neredeyse bir köşeden Jamie fırlayacak gibi ...
Vee artık bu kadar zaman geçmişken ve elimde de fırsat varken Jamie'nin Fifteenini denemeye karar verdim .Araştırmalarım sonucunda öğlen yemeği hesabının daha ödenilebilir durumda olmasından dolayı öğle yemeği menüsünü denemeye karar verdim .Böylece olurya sakat bir durum olursa onlarca parada boşa gitmemiş olacaktı.


Yukarıdaki resmim Fifteen'in bir bölümü. Evet boş .Ama bu kısımda sadece Akşam yemeği servisi veriliyormuş .
Yemek siparişime gelince.Nereye gidersen git fazla sakata gelmiyecek ama farklılığı da içine katabilecek bir seçimle Caramel sos yatağında Yengeç bacağı doldurulmuş pasta üzeri midye deryası gibi birşeyi istedim .(Tamam tam olarak aklımda ismini tutamadım ne yapabilirim :)) )
Evet yemek geldiğinde aldığım sonuç wawww olmasa da güzeldi.EE daha bunlar Jamei'nin talebeleri canım olcek o kadar. Bu arada porsiyonlar küçük olurda giderseniz ve açsanız büyük seçmenizi tavsiye ediyorum.
Birde komik birşeyi söylemeden geçemeceğim. Fiftenin neredeyse her yanında Jamie'nin resimleri ve yeni kitabının afişleri vardı.Bu kadar reklamda biraz komik yanii dimi ..

25 Kasım 2008 Salı

Coffee Company

Buraya geldiğimden beri en çok özlediğim şeylerden biri Starbucks'ın Caramel Macchiatosu .Zira Amsterdamda bir tek Starbucks yok . Sadece havaalanında var. Sonra bilumum Amerikan markası kahvecilere paydos. Onun yerine Coffee Company ile idare edeceksiniz .Hollandalılar kendi markalarına kahvelerine o kadar çok güveniyorlarmışki özellikle istemiyorlarmış pazara girmelerini. Geldiğimden beri Latte içmekten başka birşey yapmıyorum. Tamam mutlaka burada da karamel şurubu var ama dilim varmıyor işte onu sipariş etmeye ...
Kentin her yeri coffee companylerle dolu başkalarıyla karışıklık olmasın die :)) özellikle bu resmi koydum bu arada ..
Aaa bir de olurda çok severseniz kahveleri ve başka bir yerden içmem dersenizki Coffestrippen kart diye birşey var içtiğiniz beş kahveden biri bedavaya geliyor.

23 Kasım 2008 Pazar

Porto Night




Bu aralar kurs arkadaşlarımla tamamen komşuculuk oynuyoruz . Dün akşamda Leidenda yaşayan Portekizli arkadaşımın evindeydik. Herhalde burada gezmenin dışında başıma gelen en iyi şeylerden biri farklı ülkelerden yeni insanların hayatıma girmesi..
Farklı kültürleri keşfetmek gerçektende çok güzel ,keyifli .
Arkadaşım bize müthiş bir sofra hazılamıştı ve yayında dehşet güzellikte Portolar. Ben bu zamana kadar Porto şarabını hiç tatmamıştım .Müthiş birşey gerçekten .Eğer Tatlı Serti seviyorsanız Portoyada bayılırsınız emin olun .
Gecenin sonuna doğru bir baktımki nerede yaşarsan yaşa galiba genel konular ve davranış biçimleri aynı .Her hikayede insan kendinden, tecrübelerinden birşeyler buluyor.
Gidiş yolunda soğuktan tirtir titreyen ben herhalde o güzel Portoların etkisindende olacak shiç üşümeden evin yolunu tuttum.Soğuk kış gecelerinde ısınmak isteyenlere tavsiye edilir :))

22 Kasım 2008 Cumartesi

Sushi Day



Bu çiçek gibi görünen Sushi tepsisi bir Japon Lokantasından değil bizzat home made .Japon arkadaşlarımdan biri dün öğleden sonra tam anlamıyla bize sushi ziyafeti çekti .Birinci tepsiyi afiyetle mide indirdikten sonra ikinci turda bize nasıl yapıldığını öğretti. Eğer doğru malzemeler elinizdeyse Sushi yapmak o kadar da zor değilmiş bu arada.
 
Her şey çok güzeldi ama ben yine de pişmiş malzemeleri tercih ediyorum galiba...

20 Kasım 2008 Perşembe

Bharati


Dün akşam Concertgebouwda bir Hint müzikaline gittim. Oldum olası Hint danslarını müzikleri sevimli bulmuşumdur. Amsterdamda bu aralar Amsteram Indian Festival kapsamında bir sürü konser ,sergi ve aktivite oluyor. Tıpkı bizim Turkey Now gibi Amsterdam Indian Festivalde çok populer. Burda yaşayan hintlililerinde payı var tabii.
Bharatiye neredeyse bilet bulamıyordum .Ama son dakikaya kalmam rağmen çok güzel bir yerde seyrettim. Bunda Concertgebouwdaki görevlinin çok faydası var tabi. Bileti alırken arkada seyredeceğine "0 " sıra koltuklarımızda seyretmek istermisin diye öneride bulundu . Belki tam ortadan seyredemedim ama neredeyse ikinci sıra kadar yakındım sahneye. Amsterdamda galiba bu konuda şans benden yana .


Müzikali izlemeye gelen hintlilerin çoğu da birbirinden renkli sarilerini giymişlerdi .
Müzikal ise çok tatlıydı .Her ne kadar müzikler arasında Flemenkçe konuşulsa ve anlamasamda bunun bir aşk hikayesini anlamayacak kadar kazma değildim Allaha şükür.Danslar ve kostümler mükemmeldi .Rengarenk ,cıvıl cıvıl .İnsan seyrederken onların arasına karışıp dansetmek istiyor .
Konser bitiminde elimde Bharati cdsi , kafamda bütün salonun bende dahil olmak üzere yaptığı figürler ve yüzümde tebessüm ile eve döndüm.

Not: Fotoğraflar Bharatinin sitesinden .

Brüksel -2

Belçikalıların en ünlü özelliklerinden biri de karikatürde iyi olmaları.Şirinler,Asteriks,Ten Ten ve bilmediğimiz bir sürü çizgi karakter onlara ait. Aslında Şirilerin 50.Yılı olması sebebiyle burada bir sergi vardı ama sergi birgün önce sona erdiğinden malesef göremedim. Bana da teselli olarak sokak aralarındaki bu çizgi karakterler kaldı .Comic strips adında bir rota belirlemişler bu rota ile de şehri gezebiliyorsunuz bu arada. Ayrıca çok güzel kitapçılar var bütün karakatürlerinin bulunduğu .


Ve daha öncede dediğim gibi her yer her köşe çikolatacı doluylu ..



Burası Atomium .Atom çekirdeğin bilmem kaç kat büyütülmüş hali .Görüntüsü beni gerçekten etkiledi. İsterseniz içine de girp kentin manzarasını seyredebiliyorsunuz. Bizim pek zamanımız olmadığından sadece yanında bulunup fotoğraf çekmekle yetindik ..
Daha öncede dediğim gibi daha görülebilecek çok yer vardı ama bu kadar kısa süreye yeterli bile..



19 Kasım 2008 Çarşamba

Brüksel

Dün nihayet buraya gelmeden önce planladığım Brüksel seyahatimi gerçekleştirdim .
Her ne kadar günü birlik yetmezede yine de yapmak istediklerimin bir çoğunu yaptım .
Brükselin beni en çok etkileyen kısmı her tarafın çikolatacı ile kaplı olması ve etraftaki insanların fransızca konuşması .O ruhsuz Flemenkçeyi günlerdir dinlemekten gına gelmiştidoğrusu.. Sevemedim bir türlü o tınıyı napıyım.Çok ruhsuz. Ama Fransızca öylemi .Dilenci bile dilenirken bir başka geldi bana .. (Tamam abartım biraz galiba :))
Gelelim güzelliklerine Grand Place gerçektende etkileyici bir meydan .Çekilen her fotoğraf kartpostal gibi çıkıyor burada. Her yeni şehre gittikçe daha da hayıflanıyorum bu arada niye bizim böyle meydanlanırımız yok diye..

Manneken Pis ise o kadar küçük bir heykelki çikolatacılardaki boyutu daha büyüktü walla. Allahtan böyle küçük olduğunu biliyordum bilmesem bir hayal kırıklığı olurdu kesin ..Bilmeyen insanların yüzündeki ifadeyi görmenizi isterdim.


Neyse Şehir merkezinde ve Atomiumda bir sürü fotoğraf çektikten sonra Brükselin en zevkli kısmı olan yemek kısmına geldik .Daha İstanbuldayken burada yiyeceğim yer belliydi bu arada.Chez Leon !!


Chez Leon Brükselin en ünlü midyecilerinden .Dökme tecereler içinde muhteşem soslarla midyeleri önünüze getiriyorlar. Sonra sabırla tek tek o lezzetin içine dalıyorsunuz. Muhteşemmmm .(Nihayet kendi mutfakları olan bir yerde yemek yedim şu son 2,5 aydır.) Komik olan tek şey burada garsonların ,sizin ingilizce siparişinize ve sonraki isteklerinize Fransızca cevap vermeleri.Farklı bir diyalog hali ..



Vee çikolatıcılar .Allahım onları seyretmek bile mutluluk kaynağı yemesi nasıl olmasın .
Hangi birini alacağını hangi birini tadacağını şaşırıyor insan. Wafflelina gelince güzel güzel olmasına da bizim Anadolu kavalığında yediğimiz Wafflelara yaklaşamaz onun yerine çikolataya daldırılmış meyveleri yiyin derim ..

Fotoların devamı yarına ...

18 Kasım 2008 Salı

Güzel Bir Haftasonunun Ardından

Geriye sayım başladıkça bendeki sosyal aktivite sayısı da artıyor. Bu haftasonu da yoğun bir şekilde gecti .Cumartesi günü ilk once tamamlanması gereken müze listemden ikisine daha thick'i koydum . Amsterdamda çok sayıda müze var .Çoğunluklada özel konsept müzeler ama müze canavarı değilseniz bir kaç tane müze dışında bu müzelere gidememek çok büyük kayıp değil .Ben buraya ilk geldiğimde vaktimde var diye gaza gelip müze kartı aldım .Gerçi zararda değilim parasını çoktan cıkarttım ama şimdi de içim rahat etsin diye listeyi tamamlamaya calışıyorum .Ve sona kalan müzeler gerçektende ne kadar beni ilgilendiriyor tartışılır. Zira sona bilumum Hollandalı burjuva ailesinin tarihi kanal evleri kaldı .(Daha sonra müzeler hakkında kısaca fikirlerimi de belirteceğim ) .


Neyse gezdiğim müzelerin birinde 16 y.ydan itibaren günümüze kadar yelpazelerle ilgili bir sergi vardi. Amam allahim ne guzel şeylerdi onlar .Kağıt olanlarından ,dantellilere, geometrik desenlilerinden kuş tüylülerine .Onlardan birini kapip 16 y.y bahçelerde mi dolasşam ne.Hem bu kadar evlerin içinde ortamı da solumuşken :))



Neyse sergiden çıktıktan sonra arkadaşlarımla başka bir müzeye ama gerçekten de yararlı bir müzeye gitttim .Heineken experience ..
Eski Heineken Fabrikasını müzeye dönüştürmüşler iki güzel bira eşliğinde biranın ve Heineken markasının tarihçesini ve yapımının nasıl gerçekleştiğini bir birinden sevimli aktivitelerle size gösteriyorlar.
Bu arada komik olan şeylerden biride uzun zamandır görmediğim vana ve manometrelerdi .
Onların varlığını unutmuşum neredeyse bir zamanlar kabusumdular iş güç arasında :))
Heinekenden sonra güzel bir meksika yemeği arkasından da Quantum of Solace 'ı izlemeye sinemaya..
Bu kadar şeyi spontane bir şekilde yaptığımda söylenirse gerçekten full aktivite dolu bir gündü.

Veee pazara gelince bir gün öncenin yorgunluğundan olsa gerek bütün gün evde takıldım ama akşama Benim mekanda muhteşem bir blues konseri dinledim .Chicago Blues Festival 2008 On Tour.Gerçekten iyilerdi .Özellikle de Sakura S'aida denen hatun .Şiddetle tasviye ederim diyecem sende herkesi ediyosun diyeceksiniz .Ama gerçekten mükemmeldi .Yeni keşiflerimin buralara denk gelmesi benim suçum değil ki di mi..
İşte haftasonum böyle geçti .Daha iyisi can sağlığı ..

16 Kasım 2008 Pazar

Ucuz Yollu Yemek Yerleri- 2

Ucuza yemek alternatiflerinin ikinci serisine Wog to Walk ile başlıyorum .
Wog to Walk Amsterdam'ın Çin Fast food zinciri kentin her yerinde küçük dükkanları var.5 dk içinde istediğiniz malzemeler ile taptazecik noodlelar size hazırlıyorlar. Amsterdam'ın en sevdiğim özelliklerinden biri Çin yemeklerinin ucuz olması


İkinci alternatifimiz ise Bagels and Beans .Burası da kentin her tarafına yayılmış kafe zinciri .Özellikle Sandiviçleri çok lezzetli . Ayrıca Her Pazar bir tanesinde canlı Jazz Müzik Performansı oluyor. Eğer Saat 11.00 'e kadar giderseniz hazırladıkları menü seçenekleri ile daha da ucuza birşeyler atıştırabilirsiniz.


Sonuncusu da Maoz ise Faslıların Falafeli ile meşhur (Bizde de vardır ya gerçi ).Bir sandiviçin içine falaleli koyuyorlar sonra geçiyorsun salata barın önüne istediğin kadar malzemeyi dolduruyorsun .Hem de bir kereden de fazla ...

13 Kasım 2008 Perşembe

İlim İrfan Yuvası



Bizde olsa şöyle bir su kenarı kesin devasa bir beş yıldızlı oteli kondururlardı valla .Misal Beşiktaş Deniz Müzesinin yanındaki devasa arsa .(Sahi nasıl gidiyor inşaat durumu acaba ..) Ama burda öyle değil adamlar manzara deryasının içine 7 katlı kütüphane yapmışlar.


Evet 7 katlı bir bina.Her katında her tür literatürde binlerce kitaplar ,LCD ekranlı bilgisayarlar,müzik katında bazen canlı konserler ,kendine ait radyo yayını bile var.
Elini kolunu sallaya sallaya giriyorsun müzik dinleyerek sıcacık ortamda araştırmanı yapıyorsun ,çalışıyorsun ..
İşte böyle durumlarda yaşasın medeniyet diyorsun ya da neden ben buralarda üniversite okumadım . Birden eski günlerden hatırladımda sırf YTÜ'lü lisans öğrencisi olduğum için İTÜ'nün kütüphanesinden yararlanamadığımı (Aynı olayın tersi bizim okul içinde geçerliydi ..) O kadar sene geçti üstünden bizde de durum değişmiştir dimi ? Öyle ummak istiyorum..

11 Kasım 2008 Salı

Kurt Elling Quartet Live At Bimhuis

Kurt Elling ismi her zaman kulağıma tanıdık gelmiştir. Ama hiç bir albümüne sahip değilim ve sıkı şekilde haberlerini de takip etmem. Kesin evdeki müzik arşivimde karma caz albümlerimin birinde bir iki performansı vardır diye düşünüyorum ama hangisi hatırlamıyorum .
İşte bu sözler bu zamana kadar neler kaybettiğimin kanıtı. Ben böyle başarılı bir yorumcuyu nasıl atlamışım anlamadım .

Bimhuis’ın Kasım ayı programına baktığımda konserine gitmeye karar verdim .Malum hem mekan daha önce hoşuma gitmişti hem de Grammy ödüllü bu sesi dinlemek daha da güzel olabilirdi. Ama herşey o kadar kolay olmadı .Bileti satın almaya gittiğimde gişe görevlisi bittiğini söyleyince üzülüdüm ama kızın verdiği tüyo ile şansımı birkez daha denemeye karar verdim.

Eğer Bimhuista gideceğiniz konserin biletleri bitmişse yılmıyorsunuz . Özellikle de gitmek istediğiniz bir konserse. Konser günü bilet gişelerinin açılış saatinde (Genellikle konser başlamadan iki saat önce oluyor ama siz yine de sorun benim gibi bol vaktiniz olmayabilir buralarda ) size bir numara veriyorlar.
Sonra biletli izleyecileri alıyorlar .Sonra gelmeyen ve iptal edilen rezervazyonlara göre ek bilet satıyorlar.

Dünde öyle oldu ve ben sonuncu kişi olarak biletimi alabildim .Bu arada şu pozitif düşünme olayı bazen gerçektende işe yarıyor galiba Kirmizicim :)) Konser saatine kadar izleyeceğim ben diyip durdum zira.

Vee Konsere gelince tek kelimeyle muhteşemdi. O nasıl bir performans ,nasıl bir sahne hakimiyeti ve nasıl bir şirinlik ve karizma .Çok güzel bir geceydi.

İstanbula döner dönmez arşivime cdleri teker teker eklenecek .Hele son albümündeki Nightmoves’i şiddetle tavsiye ederim.

9 Kasım 2008 Pazar

Amsterdam'ın beleşleri

Muziekgebouw ve Amsterdam Konservatuarında öğrencilerin verdiği klasik ve jazz müzik konserleri izlemek ,


Amsterdams Historich Müzesinin açık olduğu saatlerde bahçesindeki Kent Muhafızları galerisindeki herbiri sanki birer fotoğraf gibi olan muhteşem tablolara hayran olmak ,


Yürü yürü bitmeyen Voldelparkta çimlere yayılmak,


Nemonun üstünde Amsterdam panaroması izlemek ,


Her Çarşamba Concertgebouwda öğlen konserlerini dinlemek ,



Begijnhofun sessizliği içinde 1420 yılından kalmada dahil olmak üzere evleri görmek ,

Bunların hepsi bedava efenim tasviye ederim...

8 Kasım 2008 Cumartesi

Cuma Keyfi ..

Cuma geceleri dışarı çıkmazsan en güzel şeylerden biri nedir ? Benim için güzel bir şarapla ve müzikle mum ışığında keyif yapmak . Uzun zamandır yapmamıştım doğrusu . Bu gece iyi geldi buralarda evimden uzakta.

Hemde bizde pekte bulunmayan ucuzlukla bir Pinot Noir şarabıyla ...

5 Kasım 2008 Çarşamba

The Pancake Bakery

Malum Hollandanın pek dillere destan bir yemek kültürü yok . Genelde en ünlü ve popüler yemek mekanları başka ülkelerin mutfaklarına ait.

Amsterdamda patates kızartmasından sonra en önemli yemeklerden biri Pancake .The Pancake Bakeryde bunların içinde en ünlü olanlarından .Birazda turistik bir mekan .Bu hafta Amsterdam guidemı kullanma istediğim pek bir arttı .Zaman ilerledikçe tamamlamak adına bir bir listedeki mekanlara gidiyorum .

Mekan kanallardan Prinsengrachtta Anne Frank House'a çok yakın .

O meşhur Dutch Pancakelerine de gelince ben sevdim mi sevmedim mi bilemedim gerçekten .
Ben tuzlu çeşitlerinden yedim .Açıkçası pekte hayal ettiğim gibi gelmedi.İncecik zar gibi bir krep pardon Pancake üzerine birkaç malzeme işte.

Gerçi yan masadakilerin tatlı olarak dondurmalı istedikleri daha göz doyurucuydu .Ama bir daha gelirmiyim bilmem. Belki başka bir mekanda yeniden deneyebilirim şu Dutch Pancake olayını .

Ama benim pancake konusundaki tercihim tabiki de Annişimkiler .Her seferinde içini daha değişik malzemelerle doldurarak :))

4 Kasım 2008 Salı

Xtra Cold(Bırrrrrrr!!! )

Bugün Amsterdam'ın soğukları kesmemiş olacakki turistlerinde en çok geldiği mekanlardan birine gittim . Xtra Cold Amsterdam.


Bütün hazırlıklar yapıldı .En kalınından atkılar bereler sarılıp sarmalanıldı.
Hemde buralara kadar gelmişken buz bardağın içinde Smirnoff shot cocktail içmedende memlekte dönülünürmüydü canım .Tabiki de hayırrr .

Efenim internetten baktığımızda büyük bir mekan olduğunu düşündüğümüz mekan büyük lounge barın soğuk hava deposu çıkmasınmı .(Meslektaş kankalarım seslerini duyar gibiyim istedinde biz seni götürmedikmi en alasına elmaların ,armutların kolilerce depolandığı soğuk oda depolarına hıı . )
Ayrıca biz kılık kıyafetimizin yeteri kadar kalın olduğunu düşündüğümüz sırada barmen abla bizi Nasa Astronotlarına çeviren o müthiş montları ve aksesuarları ile geldi .Vee üstümüzü çıkarmadan onlarıda giymemizi söyledi .Tam komedi yani.


İşte eğlence ondan sonra başladı Ice barı kapattık . Bize izin verilen maksimum 30 dk. süresini dolduramadan( tıpkı japonlar gibi bir sürü fotoğraf çekerek) donarak barın o sıcacık kısmına geçtik .En sıcağından hemen iki kahve sipariş ettik.
Herşey çok eğlenceliydi .
Bence bir tek eksik vardı orada. O da Müslüm Babanın Bırrr nidaları ...

1 Kasım 2008 Cumartesi

Kırmızı..


Kırmızı objelere oldum olası bayılırım .Alışveriş yaparken, dolaşırken ,yemek yerken v.s kırmızılar her zaman ilgimi çeker .Hani derler ya üç kuruş fazla olsun ama kırmızı olsun .
Aynen öyle yani.Biraz kanda çingenelik mi var acaba ?

İşte bunlarda şu ana kadar Amsterdaki kırmızılardan bazıları ..

Bayıldım özellikle de şu anda kaldığım evin karşı apartmanın girişine ..